Yamadağlı Nuray

Yamadağı'ndan giyinmiş kuşanmış, alı al, moru mor, etekleriyle, ırgalanarak bir kadın iner gelir Köylü köyüne. Kadının adı Nuray'dır... Sever dağlarda yaşamayı. Kurt ile kuş ile yürümeyi. İster ki günlük güneşlik olsun günlerin tamamı. Her daim insanların şenlesin yüzü...

17 Kasım 2021 Çarşamba

Anadolu'ya Özgü Yaşam

Anadolu'ya Özgü Yaşam

Kasım ayının ve ekonominin tüm boğucu geçen atmosferine rağmen bizler olumlu ve güzel olan şeylere bakmalı, düşünmeli ve dinlemeliyiz.
Güzel olan ne varsa onu bulup onunla var olmalıyız.
Hayat bize sunulmuş bir armağansa eğer; biz bu armağanın her gününü dolu dolu yaşamalıyız.
Günler birbirine benziyor gibi görünse de aslında aynı değildir.
Bazen küçük materyallerle, bazense büyük işler yaparak günlerimize, gecelerimize, anlarımıza renk katarak değişimini sağlamak bizim elimizde olan şeydir.
Renklerin ve dokunun cezbetmesine kendimi kaptırıp aşağıdaki görselde bulunan otantik takı yapımına başladım.
Ankara'da bulunan atölyemde sürekli uzak diyarların hayalini kurarak yaptığım Anadolu'ya özgü otantik takılarımı yöresinde yapmanın ayrı bir tadı var.
Yaşamım boyunca bunu çok istemiştim.
Daha büyük hayallerimde olmadı değil...
Çoğunlukla hayallerimin içinde "köy evindeyken" halı tezgahı kurma isteğim vardı.
Sobam yanıyor ve üzerinde kuru etli patates yahnisi kaynarken ben boyanmış rengârenk doğal boyalı iplerimle dokuma tezgahında ilmek ilmek bir sevda dokur gibi halı dokumayı düşlerdim.
Tüm dokumalara sevdalar işlenirdi.
Genç kadınların sevdaları renklenerek dile gelir. Askere giden eşlerinin ve yahut genç kızlar, yavuklularının ardından desenler dizerdi her bir ilmeğe.
Buram buram kokan hasretlikler kaybolmaya yüz tutuyor gibi görünse de, halen bu duyguları tezgâhlara desen olarak dokuyan kıyıda köşede kalmış insanlar bulunuyor.
Bulunsun da isterim...
Yoksa hayat ve yaşam çok yavan geçer.
Anadolu kadınlarımızın boynunda gururla taşıyacağı takı tamamen el yapımı olacak. Burada köyün havasını solurken "otantik takı" çalışmak kendime kattığım en güzel kış çalışma süreci olacaktır.
Köyde sıkılmıyor musun? Sorularını sık duyuyorum.
Elbette aynı ağaç ve dağları görmekten..
Mekanların farksız oluşundan zaman zaman bunaldığım oluyor.
Sonra iyi ki bunaldım diyorum.
Eğer bu sıkıntılara ermemiş olsaydım, kendimi bu denli zorlayarak yaratıcılığımı eyleme geçiremezdim.
Sıkıntımı bulunduğum yerden kaçmak fikri yerine bir fırsata çevirerek hayat boyu arzu ettiğim sanat dünyasına derinlemesine dalıyorum.
Bu vesile ile yaşadığım sessiz ortamın içinde özgürlüğümü artırarak geldiğim noktada bir değil daha fazla üretim içindeyim.
Hatta gün içinde arkadaşlarımla felsefi konuşmalar yapıyoruz.
Ve diyorum ki;
Büyük üretimler, işler ve sanatlar sıkıntıdan doğmuş.
Yokluktan nice yaratıcılıkla burun buruna gelmiş insanlık.
İlk insan ateşi bulmuş.
Sırasıyla tunç çağı gelmiş.
Hep yapmış insan.
Tutsaklar esir kamplarında devasa tablolar, heykeller ortaya çıkarmış.
Hapishanelerde yazılmış en büyük eserler, aslında var olan yeteneğin sıkıntı ile beraber ortaya çıkması ve kurulan hayallerin eserleridir.
"Yılmaz Güney" hayran olduklarım arasındadır.
En önemli film senaryolarını hapishaneden yazarak dışarıya ulaştırmıştır.
İçimizdeki yeteneği keşfetmişsek ve onu ortaya çıkarmayıp kolayı seçiyorsak bu durumda kendimizden kaçmış oluruz.
Hele ki bu pandemi süreci gözden kaçırılmamalı.
Halen kırk binlerde pozitif hasta var.
Hal böyle olunca bana daima çalışmak düşüyor.

15 Kasım 2021

1 yorum:

İlgisiz yorumlar spam kabul edilir ve suçtur.