Yamadağlı Nuray

Yamadağı'ndan giyinmiş kuşanmış, alı al, moru mor, etekleriyle, ırgalanarak bir kadın iner gelir Köylü köyüne. Kadının adı Nuray'dır... Sever dağlarda yaşamayı. Kurt ile kuş ile yürümeyi. İster ki günlük güneşlik olsun günlerin tamamı. Her daim insanların şenlesin yüzü...

18 Ocak 2022 Salı

1980'den Günümüze Değişim

1980'den Günümüze Değişim

Nuray Yıldırım


Yaşamanın kilit noktası olan masumiyetini kaybetmesiyle başladı insan yapısının değişimi.
İstediğimiz insanın yapısında değişim ve dönüşüm olmasına rağmen, şimdi memnun değiliz. Çünkü olması gereken insanın çürümeye yüz tutmuş değişimi değildi.
Olumsuz yönde giden değişimin, günümüze planlar yapılarak getirildiğini çoğu insan bilmesine biliyor, fakat olumlu değişim yönüne çevirmeye gücü yetmiyor.
Yetemez de; kuşatılma 80'lede başlatıldı.
Kendi geçmiş yaşantımıza; filmlere, müziklere baktığımızda her şey ne kadar da masumane ve içten yapılıyormuş.
İnsan sadece insanmış; insanî ve evrensel değerlere bağlı, ilkeleriyle, hedeflerine sadık, etrafında olup bitenle ilgili, hazırcılığı sevmeyen, verileni istemeyip elinin tersiyle iterek, kendisi çaba harcayıp, istediğini elde eden bir varlıkken robot nesnelere dönüşmüş gözüküyor.
Seksenlere, doksanlara duyulan özlemin altında masumiyet olgusu var.
O dönemler; yine bugünkü gibi Siyasi çalkantılar, sömürüler, öldürülenler, idamlar ve hatta Doğu'da onlarca insan kayıp olmaktaydı.
Anlayacağımız devletin başındakilerin yönetimi hep aynıdır.
Gel gelelim bireylere ve bir araya gelen topluluklara; birbirleriyle anlaşarak, tartışarak eksik olanı tamamlayıp, üzerine daha başka yeni katkılar sağlayıp duygu sıcaklığı alıp vermekteydiler.
‘Ben’ değil, ‘biz’ kavramı önde giderdi.
Böylesine sarmaş dolaş olma, (dostluk, arkadaşlık, sevgili olma halleri ) güzel bakışmalar ne oldu da kör bakışlara dönüştü?
Dünyayı Vahşi Kapitalizme hazırlayan zümre, işinin başını hiç terk etmiyordu. Eserlerini ağır ağır piyasaya sürüyor, gelişmeleri takipten vazgeçmemek üzere çalışıyorlardı.
İnsanın olmazsa olmaz olan masumiyetini yıkan ve yok eden unsurlardan birisi, Kapitalizmin getirdiği ‘cep telefonları’ oldu.
1994'te cep telefonlarının ülkeye girmesiyle ‘ilk değişim’, 7'den 70'e herkesin, bu telefonları kullanmayı bilip-bilmeden eline almasıyla ikinci değişim başladı.
2010'lardan sonra akıllı telefonla tanışıldı ve üçüncü değişim oldu.
Bilgisayarlar; klavye yoluyla her şeye anında kolaylıkla ulaşılabilmesi, insanın kendisi fark etmeden beyninde oyunlar oynadı.
Beyin yapısı ruhunda tahribatlara sebep olunca şu günden, o günlere hayranlıkla bakan sosyal medya milyonları, kendinin yaşayamadıklarına, sadece izleyici olarak kaldıklarına üzülür hale geldi.
Özgürlüğü için savaşan 90'lar, teknolojiyle beraber yerle bir edildi.
Paraya bağlı köle toplumu yaratıldı.
Yeter ki telefonlarımızda cigabaytlar, kontörler olsun...
Cihazın içinde insanlar vardı zaten, sokaklara ne gerek var.
Proje tutmuştu, ardından virüsle gelen salgın hastalık; kişilikleri paramparça yaptı. Evlerinde, bilgisayar ve cep telefonlarına sarılanlar, ruhlarında yapayalnız kaldılar.
Sarılmış oldukları içi kaynayan fakat dokunulduğunda sadece bir makineyle sınırlı kalan bu cihazlar, kişileri çılgına çevirirken yavaş yavaş başka bir insana dönüştürüp, hasta toplumlar meydana getirmeye yetti. Bazıları avuç içini dolduran ebattaki makineye sahip olabilmek, kendisini onunla var edebilmek özlemiyle beden ve ruhlarını satmaya kadar düştü.
Özlenen 90'lar ise bırakalım satılmayı, sevdiğinin elinden bir buket çiçek alırken, utancından yüzü kızarır, gözleri alevlenirdi.
Var olanla yetinerek, öz saygısını korumaya kendini mesul tutardı.
Kaybolan değerlerden birisi de ‘öz saygı’ oldu. Kendisine değil, cihazın içinde tanımadığı, görmediği insanlara değer veren yapılara dönüşüm sağlandı.
Aynı masada beraber olan kişiler, yanlarındakiyle değil, cihazın içinde olanlarla iletişim kurmanın cazibesine kapılarak, yanlışı sever oldular.
O yıllardan bu yıllara değişim- dönüşüm insanın kendi iradesiyle aynı güzelliklere sahip kalabilecekken, küçük ve basit zevklere teslim olduğundan kazanılması zor olan değerleri kaybettirdi.
Değerleriyle beraber kaybolan insanlık; cinayetlere tapan, kadınları küçümseyen, ana- babayı tanımayan, çocuklara şefkat duymayan, sevgisiz hoşgörüsüz yığınlar haline geldi.
Aralarında kendi halinde gezinen; kafası bilgiyle, erdemle dolup taşarak dolaşan, bunca delilik içinde bulunurken, kendini sapasağlam koruyanlara selam olsun.
İyi pazarlar…

Köylü, 16 Ocak 2022

1 yorum:

  1. Tebrik ederim tamda anlattığın gibi oldu eline kalemine sağlık

    YanıtlaSil

İlgisiz yorumlar spam kabul edilir ve suçtur.