Yamadağlı Nuray

Yamadağı'ndan giyinmiş kuşanmış, alı al, moru mor, etekleriyle, ırgalanarak bir kadın iner gelir Köylü köyüne. Kadının adı Nuray'dır... Sever dağlarda yaşamayı. Kurt ile kuş ile yürümeyi. İster ki günlük güneşlik olsun günlerin tamamı. Her daim insanların şenlesin yüzü...

1 Şubat 2022 Salı

Uğur Mumcu'nun Kalemi Bir Yanda, Kanı Her Yandaydı...

Uğur Mumcu'nun Kalemi Bir Yanda, Kanı Her Yandaydı...
Nuray Yıldırım

1993 yılının Ocak ayı, Ankara'da yoğun kar yağışı var.
Tatlı mı tatlı bir sabah, Ankara'mız kar altında kaldı.
Evimiz; Ankara Türközü Dereboyu semtinde, merkeze göre daha sakin ve doğası bozulmamış araziler üzerinde bulunuyor.
Tarih, Ocak ayının 24' nü gösteriyor.
Ailece kar yağışlı bir gün yaşamaktaydık, bugün olduğu gibi...
Pazar günlerini daha nasıl güzel geçirebilirdim?
Sosyal etkinliklere katılmak için her daim kendimce mutlaka plan yapardım.
Bu pazar planım sinemaya gitme uğraşısı olmaya başlamıştı.
Erkek kardeşim Hakan, Kıbrıs'ta askerlik yapmakta olduğundan, eşi Hatice bizimle birlikte, çok iyi arkadaşız ve iyi anlaşmaktayız.
Onunla kaliteli vakit geçirmek için Hatice' ye bir teklifte bulundum, kabul etti.
Sinemalara, baş rollerini Kevin Costner ve Whitney Houston'un oynadığı, heyecanla beklediğimiz 'Bodygard' filmi gelmişti. Hatice'yle birlikte bu filmi izlemek için hazırlandık ve sıkı sıkı giyinip evden çıktık.
Lapa lapa kar yağmaktaydı.
Ankara'ya gerçekten kar çok yakışıyordu!
Evden az ileride otobüs durağı vardı.
Oraya kadar neşeli, neşeli yürüdük. 
Heyecanlıydım!
Hem kar yağıyor, hem istediğim filmi izlemeye gidiyor olmaktandı bu heyecan.
Biraz bekledikten sonra kırmızı renge boyalı belediye otobüsü gelip, karlarla kaplı durakta durdu, otobüsün kapısı açıldı...
Ayağımı kaldırıp, birinci basamağa bir adım attığım anda, Gazi Osman Paşa tarafından gelen etkili bir gürültü duydum.
Çok yüksek patlama sesiydi.
Tüp patlaması oldu, diye düşündük.
Bu nedenle geri dönmeden otobüsle yolumuza devam ettik.
Batı sinemasına geldiğimizde saat 11:30 u, gösteriyordu.
Filmi izleyip çıktık.
Aşk, dram, dans dolu bir film izlemiştik.
Havalarda uçarak eve döndük.
Oysa, biz bunları yaşarken bizim muhite çok yakın olan Gazi Osman Paşa kana bulanmış.
Eve geldiğimizde gerçekleşen patlamanın nasıl ve niçin olduğunu öğrendik. Saat 11'de duyduğum yüksek patlama sesi, gürültüsü ve havaya yayılan kokusu Uğur Mumcu'nun arabasına önceden konmuş bombanın patlamasıymış, haberi alınca üzüntüden, hayal kırıklığından dizlerimin bağı çözülmüştü.
Hava soğuktu, donup kalmıştım olayın etkisiyle...

Uğur 
Mumcu'nun kalemi bir yanda, kanı her bir yandaydı...

Akşam babam eve ağlayarak gelmişti. Çok severdi Uğur Mumcu'yu.
Her gün mutlaka Cumhuriyet gazetesi giren evimizde, 
Uğur Mumcu'nun köşe yazısını okurduk. Son zamanlarda kitaplarını okumaya başlamıştım; kaleminden ve ruhundan etkilendiğim yazar olmasıyla severdim, araştırma yazılarıyla, iki binlerde olan ve gelişen olayları o zamandan okuyup öğrenmiştim.
Kupürlerini keserek arşivlerdim.
Bombanın etkisini yüreğimde, beynimde duymuş olmam, bundandır.
Ertesi gün beş yüz bini bulan insan seliyle, Kocatepe'den Cebeci Mezarlığına doğru yağmur altında sabahtan akşama dek ağır ağır yürüdük.. şemsiyeler,.. siyahlara bürünmüş insanların ellerinde kırmızı karanfil, gözlerimizde Uğur Mumcu'ya akan yaşlarla son yolculuğuna uğurladık.
Özlem ve saygıyla...

Köylü, 24 Ocak 2022

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İlgisiz yorumlar spam kabul edilir ve suçtur.