Yamadağlı Nuray

Yamadağı'ndan giyinmiş kuşanmış, alı al, moru mor, etekleriyle, ırgalanarak bir kadın iner gelir Köylü köyüne. Kadının adı Nuray'dır... Sever dağlarda yaşamayı. Kurt ile kuş ile yürümeyi. İster ki günlük güneşlik olsun günlerin tamamı. Her daim insanların şenlesin yüzü...

27 Ekim 2022 Perşembe

Alıç Ağacı

Alıç Ağacı

Nuray YILDIRIM

Toprak, toprak, toprak...
Cevizin dibinde oturup dinleniyorum.
Bahçem bu sene sanki cennete dönüştü.
Kış mevsiminin uzun ve kar yağışlı geçmesinin sonucunu yeşillenen dallarda görüyorum.
Daha bereketli, daha coşkun oldu bahçe bu yaz.
Derinliği olan köpürmüş beyaz bulutlar arkadaştır bu tarlada, bu dağlarda.
Toprağın üzerinde, ağacın altında otururken dalların esintisinden doğan uğultuların etkisindeyim...
Dallardan gelen seslere odaklanıp, sadece o sesleri dinlemek insan olduğumu hatırlatıyor.
Televizyon, sosyal ağlar derken duyma organım ve beynim asıl yetisini kaybediyor sanırım.
Ve anılar;
Kurtdede’de bulunan tarlanın yüz ölçümü oldukça geniş.
Dedem buraya buğday ekerdi.
Bazı yazlar ise bolca bostan yaparmış, annem anlatıyor.
Bahçenin tam üzerinden geniş, su dolu ark akardı.
Mahalle olunca köyler, arkımızın yerini daracık borular geçen kanallar ve onu çalıştıran vana konuldu.
Hiç hoşuma gitmeyen bu durum tarlamızı sıkıntıya soktu.
Havuz bu nedenle yapılıyor.
Havuz olmazsa eğer bir çöle dönecek burası da...
Eski zamanlarda, buradan başka dünya yoktu.
Ankara diye bir yer vardı ama herkes bilmezdi orayı.
İnsanlar bulunduğu yerde mutluydu.
İşte öyle yıllarda, ben üç yaşlarındayken, dedesinin ardında gezen küçük bir kız çocuğuydum.
Tarlanın girişinde halen duran alıç ağacının altında oturup, öğlenlik yerdik.
Öğlenliğimiz bol tereyağlı bulgur pilavı ve yayıkta yayılan katık olurdu.
Dedem iyi bir rençperdi.
Her ne kadar" İbrahim ağa" diye seslenseler de, dedem iyi bir tarımcıydı.
Öküzleriyle toprağını sürer, harmanını kaldırırdı.
Şu anda hissettiğim sessizlik o zamankiyle aynı...
Uğultulu rüzgâr, sinek vızıltıları, kuş seslerine karışan böcek ığıltıları... Elimdeki telefon ve yazıcı aleti olmasa dersiniz, tarlamız ve karşı Yama dağının serinliğinden gelen uğultulu sessizliği yetmişli yıllar ve çok daha öncesi dedemlerin gençlik zamanının aynısı.
Zaman hep aynı, buradaydı ve hep vardı.
Değişen insanların ölümü ve doğumu…
Zihinlerimiz, algılarımız.
Yüz yıl önceyi gösteriyor gibi takvim...
Vay babo vay, o zamanlar sadece toprak, insan, iş ve emek çabası varmış.
Oysa 2022'de teknolojinin hâkim olduğu yıllardayız ve hayatının içinden bir avuç çalabildiğimiz toprak zamanları...
Sevgiler!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İlgisiz yorumlar spam kabul edilir ve suçtur.